Sayfalar

17 Mayıs 2015 Sayın Mardin Valisi Ömer Faruk KOÇAK Sadettin Noyan Müzeler Yaşamları Değiştirebilir Etkinliklerinde 



Müze Müdür Nihat ERDOĞAN Sadettin Noyan'a Ödül Plaketi Verilirken.


Anı

ANI (HATIRA) İnsanların birbirine duydukları sempati ve antisempatiler, hayatları boyunca yaptıkları eylemleridir. İnsanoğlu hiçbir zaman sebepsiz yere anılmaz. Unutmayın ki, hayatta bırakacağınız en büyük servet; yaşamınız boyunca toplumsal duyarlığınızla yaptığınız faaliyetlerdir. Eğer bir kişi hayatta olumlu işler yaparsa, o insan öldüğünde de iyi bir şekilde anılır. Yani kalıcı olan, o kişinin hayata bıraktığı eserleridir. Tıpkı aklıma geldikçe ismini rahmetle andığım İşadamı Ahmet TEK gibi… Davranışları gibi kendi de çağdaş ve erdemli bir şahsiyetti Ahmet TEK. Çok araştırıp çok okuyan, dini konularda ve pozitif bilimlerde söz sahibi bir işadamıydı. İyi huylu, dindar bir kişiydi. Görgülü, adab-ı muaşereti iyi bilirdi. Yaşadığı yıllarda iş ortaklığımızın da bulunduğu Ahmet Amca, “insan için devlet” ilkesini benimserdi. Kanuna aykırı hiçbir ihaleye girmezdi, o yüzden rakipleri onu hep soyutlarlardı. İhalede fesat kullanmak isteyen meslektaşları tarafından istenmeyen adam ilan edilirdi. Ahmet Amca ise, kanuna aykırı hareket eden bu şebekelere hep karşı çıkardı. Ahmet Amca bir gün, ihaleye giren bir kişi tarafından, ihaleye girmesinin engellenmesi amacıyla bir odaya hapsedildi. Rakipleri ve meslekdaşları bu ihalede uzlaşmayacağını bildiklerinden, Müteahhit Ahmet Amca’yı, ihale bitince özgürlüğüne kavuşturmuşlardı. Ahmet Amca, fanatik bir CHP’liydi. Ofisimizde her gün Cumhuriyet Gazetesi’ni okurdu. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşı’ndan her zaman övgüyle bahseder, Atatürk’ün getirdiği, başta hukuk sistemi olmak üzere, yeniliklerin gerekliliğine yürekten inanırdı. 22 ayar altın altı ok rozet ve yüzüğü vardı. DP. Döneminde altı ay hapis yattı. İş adamı olma hesabıyla aile şirketimizle beraber çok işlerden mahrum kaldı. İlkokul mezunuydu, fakat kendini iyi yetiştirmişti. Kendisi ile evlenmeden önce gazinolarda çalışan eşine güzel bir hayat sundu. Yaşlandığında ise noter huzurunda evi ve servetini vakıf kuruluşlara hibe etti… Nur içinde yat Ahmet Amca… Mekanın cennet olsun…


ARTUKLU BAŞKENTİ MARDİN”DEN

“ARTUKLU BAŞKENTİ MARDİN”DEN… Batı illerinde makinalı sanayinin doğması (KOBİ’ler), Mardin’li iş adamlarının bu sanayiye ayak uyduramayışı ve yaşanan göçlere ilaveten, Mardin’in yeni yerleşim birimlerinin merkezden uzaklaşarak aşağı bölgelere kayması ile, turizm potansiyelinin getirdiği cüz’i iş imkanları haricinde iş bulamayan Eski Mardin’de yaşayan 17-26 yaş grubu içerisindeki işsizlik oranın, yaklaşık yüzde 50’yi bulduğu gözlenmektedir. Mardin’de kimilerinin kaybedilmiş çocuklar diye baktığı, işsizliğin getirdiği psikolojik baskı ile kendilerine sunulan yaşamdan lezzet alamayan, yerleşik toplumsal ilerleme göremeyen ve bu ilişkilere tepki duyan binlerce genç… Ama yine de “Hayat, Geceleri Güzeldir Yıldızlara Yakın Şehir Mardin’de” diyen bu gençler, farklı kültürlerden olduklarını bilmekte ve kimliklerini kaybetmemekteler. Bu kimlikler, geceleri farklı mekanlarda hayat bulmaktadır. Zira her grubun kendi stili ve takıldığı bir yer var Mardin’de. Kudüs’le birlikte Dünya mirasına aday olan Mardin, geceleri (leyle) rengârenk… Arap müziğiyle, kentin tarihi ile sosyolojinin kesiştiği bir yer… Farklılıkların zenginlik olarak algılandığı, acı ve mutlulukların kardeşçe duygularla paylaşıldığı bir yer… Yaz aylarında havaların çok sıcak olduğu Mardin’de halk, eskiden, sabah erken kalkar, öğlene kadar çalışır, öğleden sonra da evlerinde uyur istirahat ederdi. O yıllarda bu manzara, tuhafıma giderdi. Neden gündüz çalışmaları gerekirken uyuduklarını düşünür, onları içten içe yadırgardım. Sonra bir gün, Araplar’daki bu geleneğin Yunan halkında da olduğunu, sıcaktan dolayı öğleden sonra evlerinde uyuduklarını ve gece de eğlendiklerini öğrendim. “Mardin’de Hayat Geceleri Güzeldir”... Beyrut, Halep, Şam Kentleri’nde olduğu gibi güzeldir... Tüm kültürlerin yeşerdiği Mardin, gençlerin umutsuzluğuna rağmen, yeni dönüşümlere gebe bir geçiş kentidir. Kimi zaman hiçliği yaşayan, kimi zaman da var olma savaşı verirken “Dünya’nın tümüyle anlamsız olduğunu” kabul eden bu gençlerin bazıları kırmızımsı (Hammori), yani kızıl saçlara sahiptir. Araştırıldığında, Avrupa menşeli olduklarına dair duyumlar aldığımız gençler, benim de dikkatlerimi çekmekteydiler. Kızıl saçlı olan bu insanların, önceleri Asur halkından olduklarını sanıyordum. Sonra, Avrupa’dan Mardin’e gelen bir antropolog tarafından Mardin ve Midyat’ta yaşayan kızıl saçlıların araştırıldığını ve aslında bu kişilerin Avrupa kökenli olduklarını duydum. Bu kişiler, diğer yöre halkıyla tip ve fizyonomi bakımından da farklıdırlar. Mardin’de, genellikle Yakubilerden olan kızıl saçlılar ile İngiltere’ye bağlı İskoçya, Galler’de bulunan kızıl saçlılar arasındaki çarpıcı paralelliklere ilişkin kanıtların artması, bu olayın, aşırı Anglo – Saksonların modeli içinde kalarak ele alınmasına sebep olmuştur. Bugün ‘Amerikan Traşı’ diye tabir edilen saç kesim stili, esasen, çok öncesinden beri Ortaköy- Hırrin’liler tarafından icra edilen bu traş modelidir. Mardin’liler, Hırrin’li köy halkının, asırlar önce, erkeklerin kafalarına tas koyarak etrafının traş edilmesi suretiyle oluşturdukları bu saç stilini, Mezopotamya’nın derinliklerinden günümüze taşımışlardır. İşte bu traş stilli saçlarla, geceleri farklı farklı teras mekanlarında, Binbir Gece Masalları’nda olduğu gibi eğlenen, farklı milliyetlerden oluşan gençler, Mardin gecelerine, doğu ile batı müziğinin sentezlendiği, yıllar önce hayal bile edemeyeceğimiz, yerli halktan oluşan senfoni orkestraları eşliğinde “Yola Çıktım Mardin’e”, “Sabiha” gibi mahalli türkülerle eşlik etmektedirler. Bağdadi, Erdoba konakları ve özellikle teras manzaraları ile de ünlü diğer eğlence mekanlarında ağırlanan turist gençler de bu atmosfere ayrıca renk katmaktadırlar. Bilim kurgunun “Kahramanlık Fantezisi”ne inandığı Mardin’de, Orta Çağ dönemine yakın bir kültürün yaşandığı bir yapı hakimdir. Dünya’da silah zoruyla fethedilemeyen tek kale olan Mardin Kalesi, bu özelliği ile ciddi bir ayrıcalığa sahiptir. . Eskiden beri, kılıçlar, mızraklar ve oklar temel silahlardır, fakat çok yaygın olarak görülmese de “büyü” de bir silah gibi kullanılmıştır. Mardin’de, sürekli olmasa da, fantastik yaratıklar da karşımıza çıkabilir.