Derleyen
Sadettin Noyan
HALİL CIBRAN
Doğuyla Batıyı yüreğin ve
aklın derinliklerinde buluşturan yazar;
“Eğer biri seni incitirse bunu
unutabilirsin; Fakat sen onu incitirsen bunu hep hatırlarsın. Hakikatte
öteki, senin başka bir bedendeki en duyarlı benliğidir.” Diyerek insanoğluna
atfettiği bütünlüğü ve kendi edimlerimizin sorumluluğunu hatırlatan bir
müellif…”Suskunluğu, gevezeden, hoşgörüyü, hoşgörüsüzden, kibarlığı kabadan
öğrendim; ve gariptir ki, öğretmenlerime karşı hala nankörüm.” Diyebilecek
kadar dürüst ve alaycı olabilen bir filozof..”
Eserleri ve düşünceleri dünya üzerinde
geniş yankı uyandırdı. Anadili Arapça ve onun yazılarını bu dilde takip eden
milyonlarca insan da Halil Cıbran’ı çağının dahisi olarak kabul ederler. Halil
Cıbran’ı “ yüzyılın Blake’ı” olarak tanımlar. Halil Cıbran’ın edebi ürünleri ve
resimleri görünüşte oldukça romantiktir.
Gerçekten tüm yaşamı boyunca ruhban
sınıfına karşı çıkmış ve aforoz edilmiş olan Halil Cıbran, Hıristiyan olmasına
karşın insanlığı bir bütün olarak düşünmüş, çeşitli dinlere mensup cemaatların
bir arada yaşadığı memleketi Lübnan’da
Arap birliğini ateşli bir biçimde savunmuştur. Halil Cıbran Lübnan asıllı
ABD şair ve ressam. Yazar, 6 Ocak 1883’te Lübnan’da Dünyaya geldi, 10 Nisan
1931’de New York’ta öldü. Arapça ve İngilizce yapıtlarıyla büyük etki yarattı.
Halil Cıbran, gerek şiirlerinde, gerekse resimlerinde ‘İnsanoğlu’nu ve onun
İnsanlığını en yüce doğa olayı olarak ele alır.
Evrimlere yürekten inanır. ‘Sizler
Tabiatın çocuklarısınız’ der. İnsanlara eziyet edenleri, sömürenleri,
aldatanları şiddetle kınar. Fakat sömürülenlere de yalnız acıma duygusuyla
yaklaşmaz: ‘Eğer başınıza bir despot geçmişse bunun sorumlusu sizlersiniz; Yüce
Yaratan, alnınıza diktatörleri yazmamıştı, bunu sizlere kendi kendinize
yazıyorsunuz’, der. İnsanların, diktatörlere başkaldırmaları gerektiğini
savunur…
1923
yılında basılan en ünlü kitabı “Ermiş-The Prophet”, 26 şiirden oluşan karma bir
şiir denemeleri kitabıdır. ABD’de elinin üzerinde baskı yapan milyonlarca
okuyucuya ulaşan bu kitap El Mustafa adındaki bir kahinin 12 yıl kaldığı Orphalese
şehrinden ayrılıp evine gitmek üzereyken bir grup halk tarafından durdurulması
ve hayat üzerine diyalogları üzerine kuruludur. “Ermiş”, Batı Avrupa ve ABD’de
68 Kuşağı gençliğinin el kitabı haline gelmiş ve ilham vermiştir. Ünlülerden
Elvis Presly Halil Cıbran’ın kitaplarına hayrandı ve birçok defa o kitapları
ücretsiz dağıttı. Çünkü Elvis Presly’de sonuçta yakın doğulu aslen Muhallemi
aşiretine mensup Mardin-Midyatlı
Arap’tı.
Bir
Yakın Doğulu şairin ve felsefe yazarı, Batı Dünyasında bu denli etkili
olabilmesi şaşırıcı görülebilir. Ancak işlediği temaların evrenselliği ve
İngilizce’yi iyi kullanmaktaki ustalığı,
üzerinde toplanan ilginin sürekliliğini haklı çıkarmaktadır. Halil Cıbran,
günümüzde de güncelliğini korumakta, bir çok genç yazar ve şairin yapıtlarına
esin kaynağı olmaktadır. Mehcer
Edebiyatının (göç edebiyatı) önemli simalarından biri olan Halil Cıbran,
sürgünde yaşadığı yıllar için pişman olmadığını söylemektedir. Zaten Halil
Cıbran’ın yaşadığı dönemde Arap toplumlarının parametrelerine baktığımızda bu
sürgünü hak ettiği kanısına varabiliriz. Fakat sürgünde yaşadığı yıllar boyunca
o her zaman bir doğulu gibi davranmış ve hakikatleri dile getirmekten
kaçınmamıştır.
İngilizce eserleri arasında, The Madman
(Deli,çev. Feyza Karagöz, Anahtar kitaplar, İstanbul, 1998); The Prophet
(Ermiş, çev. Aytunç Altundal, Anahtar Kitaplar, İstanbul, 19949; Sand and Foam
(Kum ve Köpük, çev. Fayza Karagöz, Anahtar Kitaplar, İstanbul, 1998) önemli
eserleridir. Bu eserlerden The Prophet isimli eseri 1923’ten beri Amerika’da
İncil’den sonra en çok satan kitap olmuştur.
Onun
The Prophet (Ermiş) isimli kitabında Mustafa ismini Hz. Muhammed için
kullandığı şeklinde yorumlar da mevcuttur. Zaten bu kitabında hem İncil’den hem
de Kuran’dan yeteri kadar malzeme bulabiliyoruz: Göğsümün bir yanında İsa,
diğer yanında ise Muhammed oturur” sözü buna örnek teşkil etmektedir. O, bu
sözleriyle “bir zamanlar benim dinimden değil diye arkadaşımı suçlardım ama
şimdi kalbim bütün biçim ve suretlere açık” diyerek coexistence yani bir arada
yaşama kültürüne vurgu yapan Doğulu bir insanın, Endülüslü İbn Arabi’nin Batı
alemindeki sesi olmuştur. Gerek Amerika’da gerekse Fransa’da yaşadığı dönemler
etrafını saran onca kalabalığa rağmen ruh anlamında yalnız yaşayan, yalnız
yaşamayı tercih eden bir insandı. Yalnızlığını, herkesten farklı düşündüğünü şu
sözleriyle dile getirmektedir:
“Dostum
göründüğüm gibi değilim. Görünüş sadece giymiş olduğum bir elbisedir. Senin
sorgularından beni, benim kayıtsızlığımdan seni koruyan, özenle örülmüş bir
elbise, Benim içimdeki ” ben”, dostum, sessizlik içinde oturur, sonsuza dek
kalacak orada, doyulmaz, erişilmez. Ne söylediklerime inanmanı, ne de
yaptıklarıma güvenmeni sterim. Çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile
getirilmesinden, yaptıklarım ise umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir
şey değildir.
…Dostum,
sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin – ben de seninle ölçülü ve
düşünerek konuşurum. Oysa ben deliyim, ama gizliyorum deliliğimi. Bırak
deliliğimle baş başa kalayım.
Dostum,
sen benim dostum değilsin, ama ben bunu nasıl anlatabilirim sana. Benim yolum
senin yolun değil, gene de birlikte yürüyoruz el ele.”